top of page

İki Nokta Bir Parantez

 

Duygusal...

 

  Yabancı bir odada bir başıma, manidar bir gün ve on dokuzuncu yalnızlığım…

 

  Karanlık, yalnızca parmaklarıma çalışıyor. Dünya avucumun içinde, ağrıyan gözlerimin bakışları altında. Her seferinde farklı bir karanlıktayım. On dokuzuncusunda da bir farklılık olmamıştı.

 

  Kalabalık olması gereken bir gün, yalnızlığın dibine vurduğu an. Parmaklar çalışıyor haliyle. Can sıkıcı bir durum. Herkes de bir, bende sıfır. Zamanlama hatası da var elbette. Dakik zamanlamalarım doğuşumdan beri benimle. Bir aylık küçük bir zamanlama farkı olsaydı kim bilir nerelerde olurdum. Aslında sıkıntı edecek de bir şey yoktu. Alışılmışlık vardı. Ne de olsa on dokuzuncu seferdi. Değişen bir şey olmamıştı, olacağa da benzemiyordu. Saatin akrebini tutmak isterdim ama bir saatim dahi olmamıştı.

 

  Yine de beklentilerim her zaman olurdu. Beklediğim beklentiler. Her zaman biraz kıpırdamalar vardı. Yok diyemezdim. Azın çoğu önemsiz, birazcığı da iç güveysinden hallice.

 

  Bir iki gelen, bir iki giden, peşine bir beğeni, iki nokta bir parantez…

 

  Beklenilen beklentilerin çoğu gerçekleşmişti. Önemli olan beklenilmeyenin gerçekleşmesiydi. O gün nasıl olduysa o da gerçekleşmişti. Bir ses, bir ileti, iki nokta bir parantez. Şaşkın bir ifade, bir geri dönüş, ummadık taş baş yardı. Sadece bu kadar sanmıştım. Beklemekten başka bir çarem yoktu. Biraz daha bekledim ve önemsiz beklentilerin en önemsizleriyle oyalandım. Sonra bir ses, bir geri dönüş, iki nokta bir parantez.

 

  Şaşkınlık yerini mutlu bir isteğe bırakır…

 

  Artık dünyayı avuçlarımın içinden bırakmışımdır.

 

  Bırak dönsün kendi kendine;

  Tutamadığım akrebi de aramaz olmuşumdur.

© 2014 by BAYKUS BLOG. Proudly created with EfeDovan.

bottom of page